8 Mayıs 2013 Çarşamba

Ayrılığa Dair...

  

  'Umurumda değil, iyi ki bitti. Omuzlarımdan koca bir yük gitti...' Güzel şarkı diyebilirim ama sözlerine gelince tam bir saçmalık! Öncelikle madem umurunda değil neden o kadar düşünüp şarkı sözü yazıyorsun? Şarkı sözünü de yazdın diyelim neden hüzünlü bir melodiyle söylüyorsun? Beyaz'ın eleştirisi bence çok yerinde olmuş ayrıca. Ayrılıktan sonra erkekler ayrılığı bir süre mutsuzluk sebebi olarak algılamadığı için doğru bir tespit olmuş. 

   Belirli bir süre 'Oh be kurtuldum, artık özgürüm!' psikolojisiyle kendilerini eğlence hayatına veren erkekler, yalnız kaldıklarını ancak iki-üç hafta sonra fark etmeye başlarlar. Kadınlarda ise kendileri de ayrılsa, erkek de ondan ayrılmış olsa anında kendilerini depresyon moduna sokarlar. Alışveriş yapmalar, sürekli dışarıda dolaşmalar, kendini eve kapatmalar, ağlama krizleri, belki arada sırada yine O'na mesaj atmalar, saç modelini değiştirmeler, çok yemek yemeler... şeklinde farklı davranışlar ilk iki hafta devam eder. Daha sonra özgür olduklarını fark ederler. İşte tam bu sırada erkek geri dönmek ister, kadın da yalnızlığa alışma evresini tamamlamak üzeredir. Eğer gerçekten iki taraf birlikte olmak istiyorsa birleşebilirler. Ama kadın artık soğuduysa bu birleşme olmaz. Kadınlar ayrılığı baştan sona yaşar, erkekler ise sondan başa... 


   Ayrılıktan önce kadınlar zaten ayrılığın yaklaştığının farkında oldukları için kendilerini hazırlamışlardır bu duruma. Yine de onun bir daha yanında olmayacağını, yaptığı iyi ve kötü şeyleri, anıları düşünerek kendisini üzer ve daha sonra bu üzüldüğü anları hatırlayarak ondan nefret etmeye başlar. Eğer üzülmese sevgisi bitmeyecek ve sürekli ona mesaj atarak, onu arayarak kendinden soğutacak ya da kötü  duruma düşecektir. Kadınlar bunu yapmak zorunda olduğu bir görev olarak görür. 

   Oysa ayrıldıktan çok sonra fark ediyorsun ki kendini üzerek sadece zaman geçirmişsin, ayrılmak da birliktelik de sana çok şey kazandırmış. Daha olgunlaşmışsın ve kendi özelliklerinin, güzelliklerinin farkına varmışsın. Genellikle ayrılıklardan sonra insan kendisine daha çok değer verdiğini fark ederek yaşar. Üzecek insanları fark edip hayatından uzaklaştırır. Her ayrılık bize bir kimlik ve farklılık kazandırır. Yaşlandığımızda yüzümüzde oluşan çizgiler gibi her ayrılığın da bir güzelliği vardır aslında.


   

3 Mayıs 2013 Cuma

Bekarlık mı Evlilik mi?

   Ne kadar 'Bekarlık sultanlıktır.' denilse de bekarlığın mutlaka kötü bir tarafı vardır. Paylaşmak güzel şeydir. Duyguları, olayları, aynı evi, aynı yemeği, aynı yatağı... Doğru insan olduğuna karar verdikten sonra zamanın bir önemi yoktur. Şartlar da önemli tabi ki.

   Evlenmek için iyi anlaşmanın, aynı dili konuşmanın yanı sıra bir de maddi imkan gerekiyor. Her şey anlaşmakla kalsaydı insanlar boşandıktan sonra nafaka istemezdi. Ev, eşyalar, düğün-balayı masrafları evlenmek isteyenlerin korkulu rüyası belki de ama bunlar da hayatta bir ya da iki kez bir insanın başına geliyor. En güzelini istemek hakkı... 

   Herkes evlenmek zorunda mı? Hayır. Bazı insanlar yalnız yaşamayı sever, yalnızlığı değil. Bazıları ailesiyle yaşamayı ister, bazıları da sevdiği insanla yaşamak... Bazı insanlar evlenmek için bu dünyaya gelmiş gibidir. Küçük yaştan evlilik, çocuk hayalleri kurarlar. Bazıları ise evliliği anca orta yaşlarında düşünmek isterler. Aynı evde yaşamaktan özgürlüğün kısıtlanacağı korkusu mudur bunun nedeni? Yoksa ailesinden ya da çevresinden gelen 'evlen' baskısından kaynaklanan bir tepki midir? Hepsi de olabilir. Açıkçası küçükken çevremdeki herkes benim ilerideki evliliğimden bahsettiği için belki utancımdan belki de inadımdan 'Evlenmeyeceğim' derdim ve inatla hiç öyle gelinlik hayalleri de kurmadım. Ben mi anormalim bilmiyorum ama doğamda inatlaşma var galiba bunu kabul ediyorum. 

   Bir insan evlenmek isteyip istemediğine nasıl karar verir acaba? Ev dekorasyon mağazalarını gezerken evet ben de hayal kuruyorum ama ev hayalini yalnız yaşamak için de kurabilirim. Düğünlere gittiğimde kendimi gelinlikle hayal etmiyorum mesela. Hatta düğünlerden nefret ediyorum. Ama evli arkadaşlarımla buluştuğumda özeniyorum içten içe. Çocukları seviyorum ama bu çocuk doğurmak için bahane olamaz, o da büyük sorumluluk gerektiriyor. Ben daha çocuğum!

   Ailem nasıl evlenmiş diye düşünsem zaten hayatta karar veremem evlenmek isteyip istemediğime. Bir kere görücü usulü olmuş. Babaannem annemi görüp beğenmiş, dedemle birlikte annemlere 'kız bakmaya' gitmişler ve annemi beğenmişler. Daha sonra gittiklerinde babam da varmış ve kızı isteyip almışlar. Ben hayatta böyle bir şeyi kabul etmezdim ama o zamanlarda 'adet' böyleymiş. Sonra nişanlılık, kına ve evlilik ve ben. Klasik bir evlenme serüveni...

   Son olarak da evlenme teklifi senaryolarına değinmek istiyorum. Evet ince düşünülünce gerçekten çok heyecanlı ve eğlenceli geliyor kulağa. Hatta evliliğin kıskandığım tek tarafı da bu bence. Bir kere yaratıcılık var(tabi ki yaratıcı sahneler için geçerli). Ben erkek olsam gerçekten bu konuda çok düşünürdüm eminim. Kızlar kaçırdılar beni. :)

   Evlensek de evlenmesek de mutlu olmak tek isteğimiz. Her şey nikah değil ama nikah çoğu şey!