27 Haziran 2014 Cuma

Haram vizeler

İki gündür sürekli İtalya ve İngiltere konsolosluklarını sapık gibi arayıp duruyorum. Engelleyecekler yakında beni...

Sebebine gelince... Yaklaşık 3 ay önce bir turizm acentesinden klasik İtalya turu satın almıştım. Vize belgelerimi yaklaşık 2 hafta önce teslim ettim ve cevabını bekliyordum. İki gün önce toplantımın  tam ortasında telefonum çaldı ve vizemin çıkmadığını söyledi acenteden bir beyefendi. Yani vize görevlisi neredeyse ret basıyormuş da basmasın diye pasaportumu elinden zor almışlar  gibi bir hikaye. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmedi değil. Kendimi o kadar hazırlamıştım ki İtalya'ya gitmek için... Zaten hep heyecanlandığım şeyler kursağımda kalmıştır, bu da üstüne darbe oldu. Reddedilme sebebim ise pasaportumun en arka sayfasında bulunan daha önceden İngiltere'den yediğim iki adet ret damgasıydı. Reddin sebebini bile merak etmiyorlardı.

İngiltere'den nasıl ret aldım onu da anlatayım. Geçen sene Pazarlama eğitimi almak için İngiltere'de bir okula başvurmuştum. Okuldan kabul mektubum bile gelmişti. Vize belgelerimi toplarken eğitim danışmanımın belgeler arasına iş yerimden ayrılacağıma dair bir yazı koydurmasından ötürü İngiltere konsolosluğunca işsiz, oraya taşınmayı düşünen, oraya sığınacak bir zavallı gibi görülüp reddi yedim önce. Daha sonra bu redde itiraz ederek yine o eğitim danışmanım vasıtasıyla bu sefer de iş yerinde tekrar çalışacağım fakat departman değiştireceğim için yurt dışında gidip eğitim alacağıma dair bir belge oluşturup patronuma imzalattığım belgeyi koyup tekrar başvurdum. Sonuç yine ret oldu, çünkü bu sefer de zoraki bir belge aldığımı düşünüp inanmamışlar. Bu durumda vazgeçmek kaldı ki zaten okulum başlamak üzereydi zaten.

İtalya vizemin çıkmadığını öğrenince önce ne yapılabilir diye İtalya konsolosluğunu aradım, İtalyanca'msı bir Türkçe'yle "İngiltere'den ret yemişsiniz, bizden de yersiniz" dedi ukalaca. Ben de peki reddin sebebi önemli değil mi diyerek sebebi anlatmaya başladım. Adamın cevabı "O zaman önce İngiltere reddini kaldırın, yoksa bizden ret yersiniz hep" dedi. İçimden çok şey söylemek geçti de neyse burada yazmasam iyi olacak. Daha sonra İngiltere konsolosluğunu aradım ama herhangi bir bilgi vermiyorlarmış. Ben de acentemin vize danışmanlığını aradım. İngiltere'den reddi çekmek diye bir şey olmadığını, başka bir ülkeden başvurulabileceğini ama onun da garanti olmadığını, vize çıksa bile İtalya'dan geri bile döndürülebileceğimi  tek çarenin pasaportu yenilemek olduğunu, onun için de zamanın kalmadığını söyledi. Siz siz olun, eğer pasaportunuzda ret damgası varsa boşuna Schengen için başvurmayın, pasaportu yenileyin öyle başvurun. Hem zaman kaybı hem de para.

Ben de kendi seyahatimi babama devretmek istediğimi söyledim çünkü hiçbir şekilde gidemeyecektim. Umarım olumlu çıkar da en azından tur parası yanmaz. Annemle babam İtalya'da mutlu mesut gezsinler, ben de beni kabul eden canım yurdumla baş başa kalayım. Beni bir tek bu ülke kabul ediyor galiba. Neyse hayırlısı...

16 Haziran 2014 Pazartesi

Canı yanmış erkek modeli

Erkekler ağlamaz derler. Özellikle bazı erkekler ağlamaz, doğru. 

Ağlayan ve ağlamayan erkek olarak ayıralım öncelikle. Ağlayabilen erkek dürüsttür, duygusaldır ve aşıktır. Ağlayamayan erkek ise umursamazdır, iyi bir yalancıdır ve gönlü hovardadır. Bazı erkekler ağlamayı yalanının bir parçası da yaparlar, ona inanan geri zekalı kızlar da günümüzde bir hayli fazladır. İnanmak istiyoruz ne yapalım? Neye inanıp neye inanmayacağımıza bu devirde karar veremez olduk, kabul. Ağlamak bir ölçüt değil, onu söyleyeyim ama bir gösterge. 

Peki neden ağlarız? Haksızlığa uğradığımızda, çok sevdiğimiz bir insanı kaybettiğimizde (ölü ya da diri), belki değer verdiğimiz bir nesneyi kaybettiğimizde ve hırslıysak çok istediğimiz bir şeye sahip olamadığımızda... Bunlar ağlamak için geçerli sebepler. Şimdi ağlamayan erkekler, böyle bir durumla karşılaşmamış olabilirler. Mesela hiç bir kız tarafından reddedilmemiş olabilirler. Her kız ona kucak açtıysa, istediğini verdiyse çocuğun suçu ne? Neden ağlasın? Şımarık büyüdüyse, her istediği olduysa neden ağlasın? Sevdikleri yanındaysa neden ağlasın? Ağlamıyor diye suçlayacak değiliz elbet ama işte eğer bir erkek hiç ağlamadıysa ona güven olmayacağını da bilmeliyiz. Ağlamayan erkek ağlatır bir kere, üzer.

Bir de canı yanmış erkekleri inceleyelim. Sevdiği kız onu terk etmiş, belki de o kız için ağlamış. Bir süre yalnız kalmış ya da kalmamış ve hemen yerini doldurmaya çalışmış. Hep bir ümitle yine o kızın geri dönmesini beklemiş. Kız dönmemiş, yine üzülmüş, ağlamış ama yine de onu unutmak için elinde tuttuğu kızı kaçırmamak için ona iyi davranmış. Bir gün sevdiği kız ona yeni bir sevgilisi olduğunu söyleyince canı yanan erkek, olayın şokuyla diğer kıza evlenme teklif edip hemen söz yapmışlar. Burada canı yanan erkek, yanındaki kızın canını bir ömür boyu yakacağını bilmiyor mu yoksa bilmek mi istemiyor soru işareti ama büyük bir sinirle nelere yol açıyor bunun da farkında değil ondan eminiz. 

Siz hangi tarafta yer almak isterdiniz kızlar? Canı yanan erkeğin mi yoksa can yakan erkeğin mi?

İyi akşamlar



6 Haziran 2014 Cuma

Kendi düşen ağlamaz.

Hata yapmak insanlara mahsustur. Başkasının hatasını kabul etmemek de öyle. Sadece kendi hatalarımızı kabul ediyoruz ve bir başkası hata yaptığında ister istemez sinirleniyoruz. Empati kurmak biraz geç geliyor aklımıza.

Eğer zarar göreceksek kendimizden zarar görmek daha mantıklı geliyor. Mesela kaşlarınızı kendiniz aldınız, bozuk oldu ama sonuçta kendiniz kötü aldınız. Suçu atacak kimse olmadığı için bir şekilde olumlu yanlarını görerek hayatınıza devam ediyorsunuz. Ama eğer kuaför incelttiyse ya da başka bir şekil verdiyse kendinizi çok kötü hissediyorsunuz hatta kızıyorsunuz. Hiçbir şekilde beğenmiyorsunuz ve mutsuz geziyorsunuz. 

İş yerinde bir şeyi yanlış yaptınız diyelim. O yanlışı savunacak bin bir türlü mazeret uydurabiliyorsunuz, oysa ki hatanızın farkındasınız ama bunu kendinize yediremiyorsunuz. Diyelim ki bu hatayı iş yerinden başka birisi yapsa onun bu hatasına kayıtsız kalamıyorsunuz, mazeretlerini dinlemek bile istemiyorsunuz.

Birine aşık oldunuz, bağlandınız, sevdiniz diyelim. Zamanı geldiğinde terk edildiğinizde ya da aldatıldığınızda suçu atacak kimseniz yine yok. Yanlış kişiyi seçtiğiniz için suçlu sizsiniz ama o anda aşık olmanın heyecanını yaşarken bu gibi ihtimalleri göz önünde bile bulundurmuyordunuz. Kendiniz aşık olduğunuz, kendiniz seçtiğiniz için yine kimseye bir şey söylemeyerek hayatınıza devam etmeye çalışacaksınız. Eğer arkadaşlarınızın önerdiği bir kişiyle bir ilişkiye başlasaydınız, sonunda aldatıldığınızda ya da terk edildiğinizde o arkadaşlarınızı suçlayıp belki de ilişiğinizi kesecektiniz.

Başkalarına danışmadan aldığınız herhangi bir eşyayı da sorunlu çıktıysa yine siz aldığınız için toz kondurmak istemezsiniz. Sürekli tamir ettirmeye çalışırsınız, temizlersiniz falan filan. Başkası alsaydı eğer değiştirmek için her yolu denerdiniz, ya da birisine danışarak alsaydınız bu sefer aldığınız kişiye güvenmeyecektiniz ve kendinizi rahatlatacaktınız belki de.

Kendimiz karar vermek, uygulamak, yaşayarak öğrenmek için bazen elimizi taşın altına koyuyoruz. Taş bizi ezse de, bize zarar da verse o bizim kararımız diyerek kendimize saygı duyuyoruz ama elimizin üzerine taşı bir başkası koyduysa, elimiz biraz zarar görse o taşı alıp kafasına atmaya çalışıyoruz. 

Başkalarını suçlamamak için kendi kararlarımızı kendimiz vermeliyiz diye düşünüyorum. Böylece kimseyi kırmayız ve suçlamayız. Daha az hasarla yolumuza devam ederiz.