Geçenlerde bir gün İsveçli müşterilerimi otellerinden alıp taksiyle ofise götürüyordum. Taksici amcanın kafasına bazı sorular takıldı, bana da illa sormam için baskı yaptı. Merak ettiği konu da onların Türkiye'yi nasıl gördüğü, gezi olaylarına nasıl bir tepki verdikleri falan filan. Neyse o kadar baskıya dayanamadım sordum ben de. Cevapları olumluydu, Türkiye'yle iyi ilişkileri olduğunu, gezi olaylarına bir yorum yapacak kadar bilgilerinin olmadığıydı. Taksici amca ise tatmin olmadı, nasıl bilmezler diye söylendi. Ben de ne yapayım adamlar müşterimiz yani, onları sıkboğaz edecek halim yok ya. Neyse konuyu değiştirdi taksici amca bu sefer fix sorulan "Nerelisin" muhabbetine geldi konu. Oldum olası anlamamışımdır bu soruyu. İzmir'de yaşarken kimse sormuyordu, İstanbul'da neden bu kadar popüler bir soru olduğuna hala anlam veremesem de adamcağızı cevapladım, yoksa bizim İsveçlileri sıkıştıracaktı.

Bir başka taksicimiz ise kısa mesafe sebebiyle benimle kavga eşiğine gelmeyi başardı. Ben ki sabırlı, ılımlı, uyumlu biri olarak bilirdim kendimi, gel gör ki o tavırlardan sonra dayanamadım. Sabah geç kalkmışım, uyuyakalmışım, işe yetişmeye çalışıyorum. Zaten dolu geçen taksilerden bir tane boş taksi zar zor bulmuşum. Adama gideceğim yeri anlatmaya kalmadan, "orda çok trafik olur", "ters kalır orası" falan gibi isteksiz isteksiz konuşunca tepemin tası attı. Her gün gittiğim yolda hiçbir zaman trafikte kalmamışım, sanki bilmiyormuşum gibi işine gelmeyince gitmiyor abimiz. Neyse orda sabrımı korudum, adamı ikna etmeye başladım çünkü başka bir taksi bulmak zor olurdu. Sonra adam bir de "yürüsen 10 dakika abla" dediğinde işte orada beni kimse tutamadı. "Yürüsem 10 dakika ama ben bayılıyor muyum sana para vermeye de biniyorum taksine be adam, geç kalmasam biner miyim?" deyip kapıyı çarpıp çıktım. İner inmez de başka bir taksi buldum ve yoluma devam ettim. Sabahımı zehir etti bir taksici.
Bu gibi talihsiz olayların dışında bazı taksiciler çok iyiydi. Demet Akalın'ın şarkılarını arabeske çevirerek söyleyen mi diyeyim, yoksa diyet yemek tarifleri veren mi, ya da esprileriyle güldürmeye çalışan mı? Komiklikleriyle neşelenmemi sağlayan taksici amcalar da gördüm.
Gün geçtikçe taksicilere daha çok muhtaç olmaya başladığımızın farkındayım. Kendi arabam olsa, bakımı, benzini, park parası, yol bulması, içkiliyken binememe, park bulması hepsi ayrı dert şu İstanbul'da. Ne yapalım, yağmurdan kaçarken doluya da tutulsak mecburuz taksilere. İstedikleri kadar metro yapsınlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder