9 Mart 2014 Pazar

Olmuyorsa zorlamayacaksın!

Neden başkalarını kısıtlamak, sahiplenmek ya da ruhunu ele geçirmek derdindeyiz ki?
Bırakın nasıl istiyorlarsa öyle davransınlar... Diktatörlük taslamanın ne alemi var yani? Tamam öyle bir hükümetimiz olabilir(!), bizim de öyle olmamız anlamına gelmiyor ki...

Bir kişiyi olduğu gibi kabul edebilmek gerçekten büyük bir işmiş, becerebilene tebrikler! Sizi istemeyen kişilere de saygı göstermek gerekir. Belli bir saatten sonra sorulan hesap, hesap değildir. O baya baya tacizdir.

Herkes kendisi için yaşıyor bu devirde. Evet, güvenecek limanlar da çok uzakta, hatta karanın gölgesi bile görünmüyor. Ne yapalım, hayat devam ediyor sonuçta...

Biraz umutlu olalım. Bir kere giden kaybetmiştir, tamam. Her kaybın sonunda bir kazanç vardır elbet. Neden kendimizi kedere verelim? Her işte bir hayır vardır derler. Niye üzülelim? 

Başkalarını üzmekten hoşlanacak kadar sadist değilimdir, hiçbir zaman da olmadım, olamadım. Hep önce kendimi üzdüm sonra başkalarını... Artık büyüdüm sanırım ki önlemimi alabiliyorum. 17 yaşımı dolduralı çok oldu ve ben yaşımı şu an çok iyi hissediyorum. Büyümek, mantıklı olabilmek ve kendi kararını kendin alabilmekmiş. Bu demek değil ki başkalarını dinlemeyeceksin. Tabi ki dinleyeceksin, dinlemelisin. Fakat hep başkalarını dinlersen kendi sesini unutursun, bunu da öğrendim. O yüzden kulağımda seslerle kendi yolumdan yürüyorum. Ne bir hesabım var verecek, ne de hata mı yaptım acaba diye dönüp arkama bakacak zamanım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder